BAKAN ÖZER, A HABER’DE GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, A Haber canlı yayınında eğitim gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları cevapladı. Özer, bursluluk sınavı kapsamında, deprem illerindeki öğrenciler için ilave 30 bin kontenjan ayırdıklarını bildirerek toplam burs kontenjanını 100 bine çıkardıkları müjdesini paylaştı.
Bakan Özer’in açıklamalarından önce çıkan başlıklar:
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 3 buçuk milyon öğrencinin eğitimin dışında kaldığı iddialarına ilişkin son yirmi yılda gerçekleştirilen okullaşma oranlarını vurgulayarak, okul öncesinden ortaöğretime kadar eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 99’un üzerine çıkardıklarını kaydetti.
Eğitime erişim için her türlü imkanın sağlandığını, eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamaların kaldırıldığına işaret eden Özer, eğitim sisteminin toplumsal taleplere duyarlı hale getirildiğini ifade ederek, “Şu anda ilkokul, ortaokul ve lisede yani zorunlu eğitimde olmayan öğrenci sayısı 94 bin 984. Bizim Bakanlık olarak bir çocuğumuzu bile kaybetmeye tahammülümüz yok. Bir şekilde bunlara ulaşmak için çaba sarf ediyoruz. Yani yaklaşık 95 bin öğrenciyi eğitimle buluşturmak için uğraşırken 3 buçuk milyonluk bir öğrencinin eğitimle buluşmadığı iddiası çok büyük bir iftira. Yani bu hem emeğe saygısızlık…” değerlendirmesinde bulundu.
Deprem bölgesindeki öğrencilere 30 bin burs kontenjanı müjdesi
Bakan Özer, OHAL kapsamında, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi doğrultusunda depremden etkilenen illerde anne veya babası ya da vasisi vefat eden öğrencilerin tamamına verilen 863 liralık burs imkanının devam ettiğini hatırlatarak yeni bir müjdeyi paylaşmak istediğini ifade ederek şunları söyledi:
“İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarında bursluluk sınavımızı 3 Eylül 2023 tarihinde yapacağız. Bu bursluluk sınavına Hazine ve Maliye Bakanlığımızdan verilen kontenjan her yıl 70 bin civarındaydı. Kıymetli bakanımızla geçen gün görüştük ve bu 70 bin sayısını 100 bine çıkarttık. Geriye kalan 30 bin kapasiteyi sadece deprem bölgesindeki öğrencilerimiz için kullanacağız. Yani ilk kez deprem bölgesindeki öğrencilerimiz için ilave 30 bin burs kapasitesini kullanmış olacağız. Sadece annesini, babasını veya vasisini yitirmiş çocuklarımız değil, başarılı olan ve bu bursuna ihtiyacı olan tüm öğrencilerimizi de mümkün olduğu kadar bu burstan yararlandırmak için çaba sarf edeceğiz. Bursluluk sınavı 3 Eylül 2023 tarihinde yapılacak. Başvurular 29 Mayıs- 16 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek. Bursluluk sınavına ortaokul ve lise öğrencileri, hazırlık sınıfları dahil olmak üzere 12. sınıfa kadar olan öğrencilerin girebilme imkanları var. Bu sınava ikinci dönem konuları dahil olmayacak; tıpkı LGS’de yaptığımız gibi bursluluk sınavında da sadece birinci dönem konularından öğrencilerimizi sınava alacağız.”
Bakan Özer, öğretmen atamalarına ilişkin ise, “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son yirmi yılda her yıl çok sayıda öğretmen atandı. 2000’yi yıllarda 500 bin öğretmen varken şu anda 1 milyon 250 bin öğretmene ulaşan bir eğitim sistemimiz oldu. Yakın zamanda da Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle 45 bin öğretmen ataması yaptık.” değerlendirmesinde bulundu.
Özer, okullara rehber öğretmen atamasıyla ilgili daha önce kullandığı bir ifadenin farklı bir şekilde değerlendirildiğini belirterek, “Biz şu anda rehber öğretmen normu bulunan tüm okullarımıza rehber öğretmen atamasını gerçekleştirdik. Ama normla ilgili yeni bir düzenleme yapıyoruz. Mesela ilkokullarda 300 ve fazla öğrenci olduğu zaman bir rehber öğretmen norm oluşturuluyor. Onları düşürüp mümkün olduğu kadar rehber öğretmen sayısını artırma ve çocuklarımıza destek olmayla ilgili de çalışmaları inşallah bu hafta içerisinde nihayetlendireceğiz. O öğretmenlerimize de inşallah yakında müjdeli haberi vereceğiz.” açıklamasında bulundu.
9 bin 482 anaokulu kapasitesi olan bir eğitim sistemine sahibiz
Okul öncesi eğitimdeki süreç ve başlatılan ücretsiz yemek uygulaması ile ilgili yöneltilen soruya yanıt veren Bakan Özer, okul öncesi eğitimin kritik bir kademe olduğuna işaret ederek dünyada sadece eğitimde fırsat eşitliği değil insan kaynağının kalitesini artırma bağlamında da çok önem verilen bir kademede bulunduğunu kaydetti. Özer, “Çünkü 0-6 yaş grubu beynin gelişmesi açısından çok kritik. Okul öncesi eğitimine gidip devam eden bir bireyin eğitimde ve istihdamda kalma süresi okul öncesi eğitime devam etmeyen bireye göre çok daha yüksek. Bu ne demektir? Çok daha sağlıklı bireyler, eğitimde istihdamda ülkesinin gelişmesine çok daha katkı veren bireyler yetişiyor. Dolayısıyla okul öncesi eğitim, diğer eğitim kademelerine göre aslında yatırım maliyeti minimum ama uzun vadeli getirisi en yüksek olan eğitim kademesine karşılık geliyor.” diye konuştu.
Göreve geldiğinde okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranlarının yüzde 65, 3 ve 4 yaştaki okullaşma oranlarının ise çok daha düşük olduğunu anlatan Bakan Özer, “Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde Türkiye’de 3 bin yeni anaokulu yapmak için yola çıktık. Yani o projeyi başlattığınız zaman Türkiye’deki anaokulu sayısı 2 bin 782’ydi. Gelinen noktada bir buçuk yıl gibi kısa sürede 6 bin 700 yeni anaokulu kapasitesi ürettik. Şu an itibarıyla 9 bin 482 anaokulu kapasitesi olan bir eğitim sistemine sahibiz. Okul öncesi eğitimle ilgili sorun da böylece çözülmüş oldu.” dedi.
Okul öncesi eğitime ilişkin verilerden söz eden Bakan Özer, şöyle devam etti: 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 65’ten yüzde 99.86’ya ulaştı. Bu bir rekordur. Yani ilkokul, ortaokul ve lise zorunlu olmasına rağmen oradaki okullaşma oranları bu kadar yüksek değil. Yani zorunlu olmamasına rağmen 5 yaştaki okullaşma oranını bu noktalara getirebilmek, gerçekten büyük bir emek ve çaba gerektiriyordu. Bu vesileyle saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’ye de çok teşekkür ederim. Tabii, bunu sürdürülebilir kılmakla ilgili çaba sarf ediyoruz. Öncelikle ne yaptık? Birinci adım olarak 6 Şubat tarihi itibarıyla, yani ikinci dönemin başladığı tarihte tüm Türkiye’de okul öncesi eğitimdeki verilen yemekleri ücretsiz hâle getirdik. 2 milyonun üzerindeki okul öncesi eğitimi öğrencimiz her gün sıcak yemeklerini ücretsiz olarak yiyebiliyorlar. Sonra bir adım daha attık, geçen haftalarda açıkladık. 2023-2024 eğitim öğretim yılı itibarıyla valilikler ve valiliklerin oluşturmuş olduğu komisyonlar marifetiyle çok düşük miktarda alınan ücretleri tamamen kaldırıyoruz ve yönetmeliği de değiştirdik. Dolayısıyla Türkiye’nin neresinde olursa olsun, ister yarım gün okul öncesi eğitim hizmeti sunulsun ister tam gün eğitim hizmeti sunulsun, hiçbir ad altında ücret alınmayacak. Bir de dün açıkladım. Biliyorsunuz Türkiye artık ekonomik olarak da -özellikle OSB’lerde- sektörün kümelendiği yerlerde çok ciddi atılımlar içinde. Orada çalışan kadınlarımızın, erkeklerimizin, ailelerimizin oraya çalışmaya geldiği zaman güvenli bir şekilde OSB’lerin içinde de okul öncesi eğitim hizmeti verebilmek için tüm Türkiye’de 2023 yılının sonuna kadar her OSB’de en az bir tane olacak şekilde anaokulunu vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız.
Bugün itibarıyla 3 bin 500 köy yaşam merkezi hayata kazandırıldı
Özer, açıklamalarında köy yaşam merkezlerine de değinerek Kovid salgını nedeniyle tersine göçün başlamasıyla birlikte köylerde atıl duran binaların hızlı bir şekilde revize edildiğini bildirdi. Ardından bu yapıların oradaki çocukların ve köyde yaşayan vatandaşların hizmetine sunulduğunu belirten Özer, “Köy okulu değil, ‘köy yaşam merkezi’ çatısı altında yeni bir konseptle bu okulları hayata geçirmeye başladık. Buradaki köylerdeki çocuklarımızın eğitim almasıyla ilgili sınırlama, sınıf sayısı sınırlamasını ortadan kaldırdık. Dolayısıyla bir çocuğumuz bile olsa köyde, artık orada öğretmen görevlendirerek çocuklarımızın eğitim hizmeti almasının önünü açmış olduk. Aynı zamanda köy okullarına halk eğitimi merkezi kurduk. Halk eğitimi merkezi, bizim hayat boyu öğrenme kapsamında yetişkin vatandaşlarımıza, her ay 1 milyon vatandaşımıza eriştiğimiz, yaklaşık 5 bin farklı kursu vatandaşlarımıza sunabildiğimiz, bu ülkenin insan kaynağını sadece eğitim çağı nüfusunda değil, eğitimin dışındaki vatandaşlarımızın da sürekli kendilerini geliştirmeyle ilgili desteklediğimiz bir mekanizma. İşte bu mekanizmayı halk eğitimi merkezlerinde köy okullarıyla buluşturduk ve vatandaşlarımızdan inanılmaz rağbet oldu.” ifadesini kullandı. Özer, bu sayede eğitim binası çatısı altında yetişkinlerle torunları ve çocukları buluşarak eğitim almaya başladığını, şu anda köylerde 300 bine yakın kadın ve erkeklerin tarım, hayvancılık, dikiş nakış gibi çok çeşitli kurslar aldığını, Türkiye’de bugün itibarıyla 3 bin 500 köy yaşam merkezinin hayata kazandırıldığını söyledi.
Türkiye’nin artık tüm antidemokratik uygulamalarını kaldırdığı gibi, erişim problemlerini de çözdüğünü vurgulayan Bakan Özer, son noktada Türkiye’nin eğitim alanında OECD ülkeleriyle rekabet edebilir duruma geldiğini kaydetti.
Deprem felaketinin ardından bölgedeki çalışmalara değinen Özer, Millî Eğitim Bakanlığı olarak o süreçte öncelikle barınma ve yemek problemlerini çözmek için odaklandıklarını aktardı.
Özer, şunları söyledi: Kaybettiğimiz tüm canlarımıza öncelikle Allah’tan rahmet diliyorum. Orada çadırların organizasyonları, gelen yardımların tasnifi ve dağıtılmasıyla ilgili tüm öğretmenlerimiz çok yoğun bir şekilde çalıştılar. Ben de Malatya’daydım. Kültür ve Turizm Bakanımızla birlikte yaklaşık 2 ay orada kaldık. Sadece Malatya’da kalmadık, diğer illerimize de geçtik. Onlara da yardımla ilgili destek olabileceğimiz her noktada destek olmaya çalıştık. Millî Eğitim Bakanlığı, günlük 2 milyon sıcak yemek verebilir ve 1.8 milyon ekmek üretebilir duruma geldi. Bu, çok kritik bir şey… Çadırlarla ilgili veya diğer kullanılacak malzemelerle ilgili ihtiyaçlar, hızlı bir şekilde meslek liselerinde, halk eğitimi merkezlerinde ve olgunlaşma enstitülerinde üretilip vatandaşlarımıza ulaştırılmaya çalışıldı. Bunları yaparken diğer taraftan eğitimi normalleştirmekle ilgili çok yoğun çaba sarf ettik çünkü herhangi bir olağanüstü koşulda eğitim sistemini normalleştiremeden ülkeyi normalleştirebilmeniz mümkün değildir. O yüzden ‘Her yer ve her şartta eğitim!’ mottosuyla öğrencilerimizi öğretmenleriyle buluşturmaya özen gösterdik. Ayrıca okulların bu ülkenin en güvenilir yapıları olduğunu gördük.
Deprem bölgesinde devamsızlık şartının kaldırıldığını anımsatan Bakan Özer, bölgede müfredata dayalı bir eğitimden ziyade çocukların ve oradaki hayatın hızlı bir şekilde normalleşmesini sağlamaya yoğunlaştıklarını dile getirdi.
Özer sözlerini şöyle sonlandırdı: 16 Haziran itibarıyla 2022-2023 eğitim öğretim yılını nihayetlendireceğiz. Ama deprem bölgesindeki çocuklarımızı yalnız bırakmayacağız. 1 Ağustos ve 1 Eylül tarihleri arasında bir aylık, deprem bölgesindeki öğrencilerimizin öğrenme kayıplarını telafi etmek için destekleme ve yetiştirme kursları açacağız. Aynısını 2023-2024 eğitim öğretim yılı başladığı zaman da tekrarlayacağız ama dersin içerisinde değil, ayrı bir şekilde yine destekleme yetiştirme kurslarıyla bu çocuklarımızın tüm öğrenme kayıplarını telafi edeceğiz.
Bizi instagram’dan takip etmek için TIKLAYINIZ.
Bizi Twitter’dan takip etmek için TIKLAYINIZ.
Bizi Facebook’tan takip etmek için TIKLAYINIZ.
Bizi Telegram’dan takip etmek için TIKLAYINIZ.
Bizi Youtube’dan takip etmek için TIKLAYINIZ.