BAKAN YUSUF TEKİN, CNN TÜRK CANLI YAYININDA EĞİTİM GÜNDEMİNİ DEĞERLENDİRDİ
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, konuk olduğu CNN TÜRK canlı yayınında eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak soruları yanıtladı.
Açıklamalarına, Dünyanın hiçbir ülkesinde eğitimle ilgili tartışmaların bitmeyeceğini çünkü herkesin daha iyisi olması için çabaladığını belirterek başlayan Bakan Tekin, kendilerinin de Türkiye’deki tartışmalarda eleştirileri saygıyla karşıladıklarını, daha iyiye ulaşmak için nasıl adımlar atmaları gerektiğine dair bu eleştirilerden politika önermeleri çıkardıklarını söyledi.
Öğretmenlere yapılacak mülakatla ilgili soru üzerine Tekin, bu konunun kamuoyunda son günlerde konuşulduğuna işaret ederek, “Tek başına mülakatın sanki sadece mülakat yapmak üzere çıkartılmış bir kurgu olarak sunuluyor. Bir kere bunu bir izah etmek gerekiyor.” ifadesini kullandı. Bakan Tekin, bu konunun gündeme 2015’ten itibaren girmeye başladığını ve o yıl aslında mülakatlarla ilgili referans teşkil edecek başka düzenlemelerin hazırlığını yaptıklarını dile getirdi.
Bakan Tekin, şunları kaydetti: “Biz dedik ki, ‘Yeni dönemde öğretmen istihdam politikasını, öğretmen yetiştirme sürecini revize etmemiz gerekiyor. Yani çoktan seçmeli bir sınavla öğretmen atamanın yeterli olmadığını, öğretmen arkadaşlarımızın üniversiteye, lisans programına tercih sıralamasından başlayıp lisans eğitimi esnasındaki ilave kazanımlarına kadar; yani bir öğrencimiz yabancı dil kursuna gidiyorsa, bir sosyal sorumluluk projesi yapıyorsa ilave ya da üniversite bünyesindeki Erasmus gibi uluslararası ya da ulusal projelere dahil oluyorsa bunların hepsinden bir portfolyo oluşturalım ve böyle bir süreç başlatalım’ dedik. ‘Öğretmen yeterlilikleri belgesi ve ardından Öğretmen Yetiştirme Strateji Belgesi’ diye belgeler yayınladık. Bunlar devletin o dönemki kurumlarında yoğun olarak tartışıldı. Mülakat dediğimiz de şöyle bir şeydi orada bu konu gündeme geldiğinde; bütün bu süreci izleyip sonucunda bir komisyon önünde öğretmen adayımızın kendisini değerlendirdiği bir süreçti. Fakat sonrasında 15 Temmuz olunca mevzu sadece mülakat ve güvenlik araştırmasıyla sınırlandırılmak zorunda kaldı.”
“Öğretmenler KPSS sınavına girerek bir sıralama elde ettikten sonra mülakata giriyor”
Geçen hafta bir yayında söylediği “mülakat gibi mülakat” ifadesinin ardından eleştirilerin bir kısmının başladığını ve bu eleştirileri art niyetli olarak gördüğünü belirten Tekin, “Orada kastettiğim şey şuydu; şu ana kadar uygulanmakta olan mülakat, KPSS skoru notunun aynısını mülakat komisyonları veriyor. Yani adaletsiz… Çünkü, kurulmaya çalışılan sistem, tam olarak kurulamadığı için böyle bir problem var.” dedi.
Tekin, yapmak istediği şeyin, bütün bu süreci başından itibaren kurgulamaya çalıştıkları gibi kurgulamak olduğunu vurgulayıp, şu an öğretmenlerin KPSS sınavına girerek bir sıralama elde ettikten sonra mülakata girdiğini anlattı. Bu mülakatta da “adaletsizlik olmasın” mantığıyla öğretmen adayına KPSS skoruna muadil bir skor verilip sıralamaya sokulduğuna işaret eden Bakan Tekin, “Peki, bu doğru mu, yeterli mi?” diyerek bu konularla ilgili bazı rakamlar paylaşmak istediğini söyledi.
Bakan Tekin, yaklaşık 128 alanda öğretmen ataması yaptıklarını, ÖSYM’nin bunlardan 17-18’inde KPSS’ye ilave olarak öğretmenlik alan bilgisi testi uyguladığını aktardı.
Okullara matematik, fizik, fen bilimleri, kimya gibi dersleri okutsun diye istihdam edilen öğretmenlerin girdiği “Öğretmenlik alan bilgisi testi”ndeki yüzdelik ortalamasını branş ismi vermeden paylaşan Tekin, öğretmen adaylarının kendi alanını bilip bilmediğine dair cevapladığı 75 soruluk bir testi örnek vererek, cevaplanma oranının yüzde 37 olduğuna dikkati çekti.
Yüzde 51, yüzde 47 gibi cevaplanma oranları olan başka testlerden de örnekler veren Tekin, “Çok düşük. Ben okulda X dersini okutsun diye bir öğretmen istihdam edeceğim ama 4 yıllık lisans programı sonunda öğretmenimizin alan bilgisi testi, kendisine sorulan sorulardan yüzde 35’ine doğru cevap veriyor.” bilgilerini paylaştı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bazı branşlarda da oranların yüksek olduğuna dikkat çekti.
Tekin, bakanlığın Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayladığı müfredatın öğretmen adayları tarafından takip edilmesi gerektiğini dile getirdi. Örneğin 2006’da ilkokul öğrencileri için müfredata konulan bitişik eğik el yazısı dersi için sınıf öğretmenlerine kurs verdiklerini belirten Tekin, öğretmenlerin eğitim fakülteleri ya da lisans programlarının, müfredatlarını ve buradaki değişiklikleri izlemesi beklenirken, onu da takip etmediklerini, bunun da olayın ikinci boyutu olduğunu kaydetti.
Tekin, MEB’in müfredatını, programını öğrencilerle paylaşacak öğretmen adayı istihdam etmek istediğini anlatarak, lisans programlarının en azından alan bilgisi konusunda başarılı bir profil mezun etmesini istediğini söyledi. Bunu yapmadıklarında eğitim politikalarıyla ilgili tartışmaların sürekli var olacağına dikkati çeken Tekin, “Alanına yeterince vakıf olmayan, bakanlığın bu konudaki sürecini takip etmeyen kişiler, bizim politikalarımızın, bakanlığın müfredatının, programlarının hayata geçirilmesi konusunda yetkin olmayabilir. Dolayısıyla bütün bunlardan hareketle mülakat mekanizmasını getirmiştik.” dedi.
Mülakat süreci nasıl olacak?
Şimdi konuştukları mülakatla ilgili de eleştirilerin olduğuna işaret eden Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu eleştiriyi yapanların şunu bilmesi lazım. Öğretmenler KPSS sonrasında mülakat notuna göre atanıyorlar. Biz ise şöyle bir mekanizma geliştirmek istiyoruz, KPSS skoru, onun yüzdelik dilimini alacağız yüzde 50. Yüzde 50 de mülakat performansını alacağız arkadaşımızın. Yüzde 50-50 planlıyoruz. Biz aslında mülakatla ilgili bambaşka bir yapıyı getiriyoruz. Dolayısıyla bu eleştiriyi yapanların da biraz bu konuları bilerek eleştirmesi gerekiyor. Yüzde 50-50 yaptığımızda mülakatla ilgili de hazırladığımız kılavuzu atama takvimi belli olduğunda bunları kamuoyuyla paylaşacağız. Neyi ölçeceğiz? Bir; KPSS skoruna göre atama yapacağımız öğretmenin 3 katı kadar adayı kendilerine tanımladığımız mülakat merkezlerinde mülakata davet edeceğiz. 30 büyükşehirde mülakat yapmayı planlıyoruz.”
Bakan Yusuf Tekin, her öğretmen adayı için başvurduğu alanla ilgili elektronik ortamda soru bankası oluşturduklarını anlatarak, aday salona girdiğinde karşısına elektronik ortamda rastgele bir soru çıkacağını ve kendisine 45 dakikalık bir ders saati süreci kadar zaman tanınacağını belirtti.
Burada ilköğretim matematik öğretmenliği için aday olan birinden, 6. sınıfın bir matematik konusunu öğrencileriyle nasıl paylaşacağını bu süre içerisinde bir ders gibi anlatmasının isteneceğini dile getiren Tekin, “Bu, yönetmelikte de bu şekilde olacak. İkinci ölçeceğimiz; o esnada öğrencileriyle yani jüri üyeleriyle iletişim becerisini ölçeceğiz. Problem çözme becerisini ölçeceğiz. Bir de tutum ve değerler. Yani öğrencileriyle ilgili bu anlamdaki ilişkisini bu açıdan ölçeceğiz. ” diye konuştu.
“Adayın, hangi komisyonda mülakata gireceğine dair bir bilgisi olmayacak”
Bakan Tekin, torpil mekanizmasını engellemek için nasıl bir yaklaşımın ortaya konulduğuna yönelik bir soru üzerine şunları söyledi: “Ben inançlı bir insanım. Hiç tanımadığım bir insanın lehine bir tasarrufta bulunmak için bununla ilgili olarak kul hakkı yemeyi düşünecek bir insan değilim. Sayın Cumhurbaşkanımız da bize defalarca böyle söylemişti bu kurguyu ilk yaptığımızda. Bu sistemde üzerinde en çok durduğumuz şey kul hakkı yemeden, herhangi bir adaletsizliğe, herhangi bir ideolojik kayırmaya müsaade etmeden bunu yapabilmek. Dolayısıyla bunu yapacağımız için komisyon üyeleri, karşısına çıkacak aday listesiyle ilgili herhangi bir bilgisi olmayacak. Adayın, hangi komisyonda mülakata gireceğine dair bir bilgisi olmayacak. Bu, sınavın öncesinde alacağımız tedbirler.”
Sınav esnasındaki tedbirlerle ilgili de açıklama yapan Tekin, “Bu 45 dakikalık zaman diliminde öğretmen arkadaşımız, dakika dakika hesapladık, tanışma, kendisini tanıtma ve hazırlık süreci 5 dakika. Anlatılacak konuyla ilgili öğretmen adayımıza 5 dakika, ‘Senin sorun bu. 5 dakika düşün nasıl anlatacaksın bunu.’ diye paylaşacağız. Sonra sunumu ve diğer başlıklara yönelik sorulara cevap vermesi için… Sonra adaya da diyoruz ki burada konuştuğun şeyleri, bir sınav kağıdına ‘Ben şunları anlattım’ diye hukuki bir prosedür söz konusu olursa, bunu yargıya taşıdığımızda aday kendi cevaplarını, kendi el yazısıyla imzaladığı bir metni de bize teslim edecek. Ayrıca kamera kayıtları var.” ifadelerini kullandı.
“Önerilere açığız”
Bakan Tekin, düşünemedikleri başka bir tedbiri düşünen varsa bunu kendileriyle paylaşmaları halinde onu da hayata geçireceklerini dile getirerek, önerilere açık olduğunu vurguladı. Şu anda diplomatlık, kaymakamlık, hakimlik ve polislik dahil bütün mesleklerde mülakatla alım olduğunu aktaran Tekin, kendisinin öğretmeni çok başat bir yere konumlandırdığını vurguladı.
Bakan Tekin, diğer mesleklerde bir seçme mekanizması varken öğretmenlikte olmadığı bir mekanizma kurgulanırsa öğretmenler açısından da yanlış anlaşılabilecek bir sonucun ortaya çıkacağını ifade ederek, mümkün olduğu kadar fazla sayıda atama yaparak öğretmen adaylarını aralarına almak istediklerini söyledi. Bunu seçerken maddi ya da manevi sorumluluklarının bulunduğunu anlatan Tekin, hem pozitif hukuka hem de düşünsel yapılarına göre sorumluluk hissettiğini kaydetti.
“Sınıfta kalmayla ilgili mevzu, öğretmenler odasındaki arkadaşlarımızın ortak kanaati olarak gündeme geldi“
Liselerde sınıfta kalmanın yeniden uygulamaya konduğunun hatırlatılması üzerine Tekin, “Sınıfta kalmayla ilgili mevzu, öğretmenler odasındaki arkadaşlarımızın ortak kanaati olarak gündeme geldi. Bütün öğretmenler istisnasız, öğrencilerin herhangi bir bariyere takılmaksızın sınıf geçmelerinin kendi akademik birikimleri, itibarları açısından soruna sebebiyet olduğunu, öğrenci üzerine bu anlamda herhangi bir rehberlik yapamadıklarını söylediler. Bizatihi öğretmenler odasındaki bu talep, zaten kısa vadede almayı düşündüğümüz tedbirlerden bir tanesiydi.” dedi.
“Bu sınavlar ne zaman bitecek?” sorusuna yanıt veren Bakan Tekin, nihayetinde doğru olanın kademeler arası geçiş de dahil olmak üzere öğrencinin üzerinde sınav baskısını kaldıracak bir mekanizmanın kurulması olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dün 2023-2024 Eğitim Öğretim Yılı Açılış Töreni’nde bu konunun altını çizdiğini aktaran Tekin, “Sınav baskısından artık çocuklarımızı kurtarmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Bakan Tekin, “Nasıl yapacaksınız?” sorusu üzerine ise şöyle konuştu: “Bununla ilgili spekülatif bir şey olmasın diye detaylı şekilde hazırlıklarımız bittikten sonra konuşalım. Daha önceki kurgumuz şuydu; öğrencilerimizin kendi yetenekleri, kabiliyetlerini, uygun yaşlarda tespit edip bu kabiliyetlerine göre çocuklarımız ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarına yönlendirelim. Kabaca çerçevemiz bu. Dünyanın birçok ülkesinde bu uygulanıyor.”
Bu kapsamda velilere de çağrıda bulunan Tekin, “Velilerimizden ısrarla kendi önceledikleri meslekleri değil de çocuklarımızı yetkin oldukları meslekleri tercih etmeleri konusunda özgür bıraksınlar. Kendi hayalimizdeki meslekleri çocuklarımıza dayatmayalım. Çocuklarımızın kendi yetkinliklerini, yeterliliklerini, kabiliyetlerini ölçmek istiyoruz, bize destek olsunlar.” dedi.
“Okullarımızda kayıt ücreti, bağış, bunların hiçbirisi yok”
Millî Eğitim Bakanı Tekin, “Ödenekler ihtiyaçları karşılayacak seviyede olmadığı için mi okul kayıt paraları alınıyor?” sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu: “Şimdi burada iki konuyu belirtmek lazım. Bunlardan bir tanesi doğrudur, okul bazlı olarak gönderdiğimiz bütçe, okullarımızın ihtiyaçlarını belki asgari düzeyde karşılıyor. Yani oradaki eleştirilere katılabilirim. Okullarımızın, yani 74 bin kurumun asgari ihtiyaçlarını gideriyoruz ama her okulda farklı ihtiyaçlar ortaya çıkabilir. Onlarda da elimizden geldiğince destek oluyoruz. Biz bunu kesinlikle tasvip etmiyoruz. İkinci boyutu da çocuk adrese dayalı nüfus kayıt sitemine göre yani coğrafi bilgi sisteminin tanımladığı verilere bir okula kayıt yapma hakkı yokken okula baskı yapıp okul idaresine bu anlamda bağış teklifinde bulunan var. Velilerimizin çok yoğun baskısı var. Tüm bunlar beraberinde bu tartışmaları getiriyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Okullarımızda kayıt ücreti, bağış, bunların hiçbirisi yok. Böyle bir talepte bulunma hakları yok arkadaşlarımızın.”
Okullarda iki farklı idare olduğunu, birincinin bakanlığın görevlendirdiği okul yönetimi, ikincisinin de okul aile birliklerinin olduğunu aktaran Tekin, “Bazen velilerimizin aile birliği başkanı olduğu okulda aradığımız standartların üzerinde iyileştirme talepleri var. Bunu da yer yer kamuoyuna intikal ettiği şekliyle alıyorlar. Bunun denetimi, hani rutin veli denetimi gibi denetim yapma imkanımız yok ama burada şunu gayet iyi yapıyoruz. Bakanlık müfettişlerimiz bu konularda bize gelen şikayetleri hassasiyetle değerlendiriyor ve üzerine gidiyoruz bu konunun.” diye konuştu.
“Seçmeli dersleri azaltmadık, kaldırmadık ama kategorize ettik”
Bakan Tekin, “Seçmeli derslerde sanat ve dil alanındaki derslerin sayısının azaltıldığı din derslerinin süresinin arttırıldığı” iddiasının yöneltilmesi ve “Sanat tarihi dersleri duruyor mu?” sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Siz bir veli olarak seçmeli dersin müfredatta neden olduğu konusunda fikir yürütebilirsiniz. Yani seçmeli dersten kastettiğimiz şeyin acaba çocuğun akademik derslerinin aynısının devamı niteliğinde dersler alması mıdır yoksa çocuğumuzun sanatsal, sportif ya da benzeri konularda nefes alabileceği, kendi çocukluğunu yaşayabileceği, farklı ilgi alanlarına yönlenebileceği dersleri alması mıdır? Seçmeli derslerin mantığı burası. Fakat çocuğumuzun seçtiği seçmeli dersin üçünü de matematik, fizik, kimya diye seçmek, çocuğun pedagojik gelişimi açısından da problemli, okuldan soğumasına da sebebiyet veriyor. Biz dedik ki hani tamamen kaldırmayalım ama en azından bu derslerden sadece bir tanesini diğer derslerin takviyesi haline dönüştürelim. Yani seçmeli dersleri azaltmadık, kaldırmadık ama kategorize ettik. Dedik ki çocuğumuz yani matematik, fizik, kimyayı değil de seçmeli ders olarak bunlardan sadece bir tanesini seçsin. Geriye kalan iki seçmeli ders hakkını da başka alanlarda kullansın. İki kategoriye ayırdık. Bir tanesi, bu toplumun temel değerlerini yansıtacak derslerimiz var. Bir de kültür, sanat ve spor derslerimiz var. Bu derslerden de birer tane alsın dedik. Dolayısıyla seçmeli derslerden herhangi bir dersi sistemin dışına atmadık.”
Tekin, adabımuaşeret, Türk sosyal hayatında aile, spor eğitimi, sanat eğitimi gibi ilave seçmeli dersler koyduklarını ama bunların herhangi bir dersin yerine ikame edilmediğini söyledi. Sadece seçmeli dersler havuzunu kategorize ederek akademik dersleri, toplumsal değerlerle ilgili derslerle sanatsal ve sportif etkinliklerle ilgili dersleri ayırdıklarını dile getiren Tekin, öğrencilerin her kategoriden birer ders seçmelerini istediklerini anlattı.
Bakan Tekin, “Yabancı dili bir türlü niye öğretemiyoruz?” sorusuna, “Bu konu bizim yaramız. Ben iddialıyım, bu konu çözülecek.” şeklinde karşılık verdi. Bu problemin kaynağının ne olabileceğine ilişkin yaptıkları araştırma ve hazırladıkları raporlara değinen Tekin, bir öğrencinin eğitim öğretim hayatı boyunca aldığı toplam yabancı dil dersi süresi olarak OECD ortalamasının üstünde, iki katına yakın bir yerde olduklarını, materyal konusunda da problem olmadığını belirtti.
Tekin, yabancı dil öğrenmenin birinci koşulunun iyi bir ana dil eğitimi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Çocuk önce 4 beceri üzerinden ana dilini öğrenecek, sonra yabancı dille ilgili kısma geçeceğiz. Bizim projeksiyonumuz ilkokullarda ana dil eğitimi üzerine odaklanmak. En son yayınladığımız Ölçme Değerlendirme Yönetmeliğimiz de tamamen bunun üzerine odaklanmıştı. Test sınavlarının kaldırılıp yazılı sınavlara dönüşmesi vesaire… Akademik çalışmalarda eksik olduğumuzu düşündüğümüz hususlardan bir tanesi, yabancı dil eğitimini doğru yaş grubunda sunuyor muyuz? Ortaöğretim kurumlarına geldikçe yoğunlaşıyoruz. Bu da bir eksiklik. Bir de süre geçtikte çocuk merkezi sınavlara yani kademeler arası geçişteki sınavlara yaklaştıkça sınav stresiyle yabancı dil öğrenme baskısıyla hareket ediyor.”
Bakan Yusuf Tekin, Eris varyantı nedeniyle Kovid vakaları görülmeye başlarsa, okulların kapanmasının ve çevrim içi eğitime geçilmesinin söz konusu olup olmayacağına yönelik soru üzerine, “Artık okullarımızın kapanması, online sisteme dönmesi dediğimiz bir süreci yaşayacağımız bir dönem olacağına ihtimal vermiyorum. Biz bakanlık olarak okullarımızı sürekli açık tutacak ama bir taraftan sağlıkla ilgili tedbirleri alacak bir politika geliştireceğiz.” şeklinde konuştu.
Açıklamalarına, Dünyanın hiçbir ülkesinde eğitimle ilgili tartışmaların bitmeyeceğini çünkü herkesin daha iyisi olması için çabaladığını belirterek başlayan Bakan Tekin, kendilerinin de Türkiye’deki tartışmalarda eleştirileri saygıyla karşıladıklarını, daha iyiye ulaşmak için nasıl adımlar atmaları gerektiğine dair bu eleştirilerden politika önermeleri çıkardıklarını söyledi.
Öğretmenlere yapılacak mülakatla ilgili soru üzerine Tekin, bu konunun kamuoyunda son günlerde konuşulduğuna işaret ederek, “Tek başına mülakatın sanki sadece mülakat yapmak üzere çıkartılmış bir kurgu olarak sunuluyor. Bir kere bunu bir izah etmek gerekiyor.” ifadesini kullandı. Bakan Tekin, bu konunun gündeme 2015’ten itibaren girmeye başladığını ve o yıl aslında mülakatlarla ilgili referans teşkil edecek başka düzenlemelerin hazırlığını yaptıklarını dile getirdi.
Bakan Tekin, şunları kaydetti: “Biz dedik ki, ‘Yeni dönemde öğretmen istihdam politikasını, öğretmen yetiştirme sürecini revize etmemiz gerekiyor. Yani çoktan seçmeli bir sınavla öğretmen atamanın yeterli olmadığını, öğretmen arkadaşlarımızın üniversiteye, lisans programına tercih sıralamasından başlayıp lisans eğitimi esnasındaki ilave kazanımlarına kadar; yani bir öğrencimiz yabancı dil kursuna gidiyorsa, bir sosyal sorumluluk projesi yapıyorsa ilave ya da üniversite bünyesindeki Erasmus gibi uluslararası ya da ulusal projelere dahil oluyorsa bunların hepsinden bir portfolyo oluşturalım ve böyle bir süreç başlatalım’ dedik. ‘Öğretmen yeterlilikleri belgesi ve ardından Öğretmen Yetiştirme Strateji Belgesi’ diye belgeler yayınladık. Bunlar devletin o dönemki kurumlarında yoğun olarak tartışıldı. Mülakat dediğimiz de şöyle bir şeydi orada bu konu gündeme geldiğinde; bütün bu süreci izleyip sonucunda bir komisyon önünde öğretmen adayımızın kendisini değerlendirdiği bir süreçti. Fakat sonrasında 15 Temmuz olunca mevzu sadece mülakat ve güvenlik araştırmasıyla sınırlandırılmak zorunda kaldı.”
“Öğretmenler KPSS sınavına girerek bir sıralama elde ettikten sonra mülakata giriyor”
Geçen hafta bir yayında söylediği “mülakat gibi mülakat” ifadesinin ardından eleştirilerin bir kısmının başladığını ve bu eleştirileri art niyetli olarak gördüğünü belirten Tekin, “Orada kastettiğim şey şuydu; şu ana kadar uygulanmakta olan mülakat, KPSS skoru notunun aynısını mülakat komisyonları veriyor. Yani adaletsiz… Çünkü, kurulmaya çalışılan sistem, tam olarak kurulamadığı için böyle bir problem var.” dedi.
Tekin, yapmak istediği şeyin, bütün bu süreci başından itibaren kurgulamaya çalıştıkları gibi kurgulamak olduğunu vurgulayıp, şu an öğretmenlerin KPSS sınavına girerek bir sıralama elde ettikten sonra mülakata girdiğini anlattı. Bu mülakatta da “adaletsizlik olmasın” mantığıyla öğretmen adayına KPSS skoruna muadil bir skor verilip sıralamaya sokulduğuna işaret eden Bakan Tekin, “Peki, bu doğru mu, yeterli mi?” diyerek bu konularla ilgili bazı rakamlar paylaşmak istediğini söyledi.
Bakan Tekin, yaklaşık 128 alanda öğretmen ataması yaptıklarını, ÖSYM’nin bunlardan 17-18’inde KPSS’ye ilave olarak öğretmenlik alan bilgisi testi uyguladığını aktardı.
Okullara matematik, fizik, fen bilimleri, kimya gibi dersleri okutsun diye istihdam edilen öğretmenlerin girdiği “Öğretmenlik alan bilgisi testi”ndeki yüzdelik ortalamasını branş ismi vermeden paylaşan Tekin, öğretmen adaylarının kendi alanını bilip bilmediğine dair cevapladığı 75 soruluk bir testi örnek vererek, cevaplanma oranının yüzde 37 olduğuna dikkati çekti.
Yüzde 51, yüzde 47 gibi cevaplanma oranları olan başka testlerden de örnekler veren Tekin, “Çok düşük. Ben okulda X dersini okutsun diye bir öğretmen istihdam edeceğim ama 4 yıllık lisans programı sonunda öğretmenimizin alan bilgisi testi, kendisine sorulan sorulardan yüzde 35’ine doğru cevap veriyor.” bilgilerini paylaştı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bazı branşlarda da oranların yüksek olduğuna dikkat çekti.
Tekin, bakanlığın Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayladığı müfredatın öğretmen adayları tarafından takip edilmesi gerektiğini dile getirdi. Örneğin 2006’da ilkokul öğrencileri için müfredata konulan bitişik eğik el yazısı dersi için sınıf öğretmenlerine kurs verdiklerini belirten Tekin, öğretmenlerin eğitim fakülteleri ya da lisans programlarının, müfredatlarını ve buradaki değişiklikleri izlemesi beklenirken, onu da takip etmediklerini, bunun da olayın ikinci boyutu olduğunu kaydetti.
Tekin, MEB’in müfredatını, programını öğrencilerle paylaşacak öğretmen adayı istihdam etmek istediğini anlatarak, lisans programlarının en azından alan bilgisi konusunda başarılı bir profil mezun etmesini istediğini söyledi. Bunu yapmadıklarında eğitim politikalarıyla ilgili tartışmaların sürekli var olacağına dikkati çeken Tekin, “Alanına yeterince vakıf olmayan, bakanlığın bu konudaki sürecini takip etmeyen kişiler, bizim politikalarımızın, bakanlığın müfredatının, programlarının hayata geçirilmesi konusunda yetkin olmayabilir. Dolayısıyla bütün bunlardan hareketle mülakat mekanizmasını getirmiştik.” dedi.
Mülakat süreci nasıl olacak?
Şimdi konuştukları mülakatla ilgili de eleştirilerin olduğuna işaret eden Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu eleştiriyi yapanların şunu bilmesi lazım. Öğretmenler KPSS sonrasında mülakat notuna göre atanıyorlar. Biz ise şöyle bir mekanizma geliştirmek istiyoruz, KPSS skoru, onun yüzdelik dilimini alacağız yüzde 50. Yüzde 50 de mülakat performansını alacağız arkadaşımızın. Yüzde 50-50 planlıyoruz. Biz aslında mülakatla ilgili bambaşka bir yapıyı getiriyoruz. Dolayısıyla bu eleştiriyi yapanların da biraz bu konuları bilerek eleştirmesi gerekiyor. Yüzde 50-50 yaptığımızda mülakatla ilgili de hazırladığımız kılavuzu atama takvimi belli olduğunda bunları kamuoyuyla paylaşacağız. Neyi ölçeceğiz? Bir; KPSS skoruna göre atama yapacağımız öğretmenin 3 katı kadar adayı kendilerine tanımladığımız mülakat merkezlerinde mülakata davet edeceğiz. 30 büyükşehirde mülakat yapmayı planlıyoruz.”
Bakan Yusuf Tekin, her öğretmen adayı için başvurduğu alanla ilgili elektronik ortamda soru bankası oluşturduklarını anlatarak, aday salona girdiğinde karşısına elektronik ortamda rastgele bir soru çıkacağını ve kendisine 45 dakikalık bir ders saati süreci kadar zaman tanınacağını belirtti.
Burada ilköğretim matematik öğretmenliği için aday olan birinden, 6. sınıfın bir matematik konusunu öğrencileriyle nasıl paylaşacağını bu süre içerisinde bir ders gibi anlatmasının isteneceğini dile getiren Tekin, “Bu, yönetmelikte de bu şekilde olacak. İkinci ölçeceğimiz; o esnada öğrencileriyle yani jüri üyeleriyle iletişim becerisini ölçeceğiz. Problem çözme becerisini ölçeceğiz. Bir de tutum ve değerler. Yani öğrencileriyle ilgili bu anlamdaki ilişkisini bu açıdan ölçeceğiz. ” diye konuştu.
“Adayın, hangi komisyonda mülakata gireceğine dair bir bilgisi olmayacak”
Bakan Tekin, torpil mekanizmasını engellemek için nasıl bir yaklaşımın ortaya konulduğuna yönelik bir soru üzerine şunları söyledi: “Ben inançlı bir insanım. Hiç tanımadığım bir insanın lehine bir tasarrufta bulunmak için bununla ilgili olarak kul hakkı yemeyi düşünecek bir insan değilim. Sayın Cumhurbaşkanımız da bize defalarca böyle söylemişti bu kurguyu ilk yaptığımızda. Bu sistemde üzerinde en çok durduğumuz şey kul hakkı yemeden, herhangi bir adaletsizliğe, herhangi bir ideolojik kayırmaya müsaade etmeden bunu yapabilmek. Dolayısıyla bunu yapacağımız için komisyon üyeleri, karşısına çıkacak aday listesiyle ilgili herhangi bir bilgisi olmayacak. Adayın, hangi komisyonda mülakata gireceğine dair bir bilgisi olmayacak. Bu, sınavın öncesinde alacağımız tedbirler.”
Sınav esnasındaki tedbirlerle ilgili de açıklama yapan Tekin, “Bu 45 dakikalık zaman diliminde öğretmen arkadaşımız, dakika dakika hesapladık, tanışma, kendisini tanıtma ve hazırlık süreci 5 dakika. Anlatılacak konuyla ilgili öğretmen adayımıza 5 dakika, ‘Senin sorun bu. 5 dakika düşün nasıl anlatacaksın bunu.’ diye paylaşacağız. Sonra sunumu ve diğer başlıklara yönelik sorulara cevap vermesi için… Sonra adaya da diyoruz ki burada konuştuğun şeyleri, bir sınav kağıdına ‘Ben şunları anlattım’ diye hukuki bir prosedür söz konusu olursa, bunu yargıya taşıdığımızda aday kendi cevaplarını, kendi el yazısıyla imzaladığı bir metni de bize teslim edecek. Ayrıca kamera kayıtları var.” ifadelerini kullandı.
“Önerilere açığız”
Bakan Tekin, düşünemedikleri başka bir tedbiri düşünen varsa bunu kendileriyle paylaşmaları halinde onu da hayata geçireceklerini dile getirerek, önerilere açık olduğunu vurguladı. Şu anda diplomatlık, kaymakamlık, hakimlik ve polislik dahil bütün mesleklerde mülakatla alım olduğunu aktaran Tekin, kendisinin öğretmeni çok başat bir yere konumlandırdığını vurguladı.
Bakan Tekin, diğer mesleklerde bir seçme mekanizması varken öğretmenlikte olmadığı bir mekanizma kurgulanırsa öğretmenler açısından da yanlış anlaşılabilecek bir sonucun ortaya çıkacağını ifade ederek, mümkün olduğu kadar fazla sayıda atama yaparak öğretmen adaylarını aralarına almak istediklerini söyledi. Bunu seçerken maddi ya da manevi sorumluluklarının bulunduğunu anlatan Tekin, hem pozitif hukuka hem de düşünsel yapılarına göre sorumluluk hissettiğini kaydetti.
“Sınıfta kalmayla ilgili mevzu, öğretmenler odasındaki arkadaşlarımızın ortak kanaati olarak gündeme geldi“
Liselerde sınıfta kalmanın yeniden uygulamaya konduğunun hatırlatılması üzerine Tekin, “Sınıfta kalmayla ilgili mevzu, öğretmenler odasındaki arkadaşlarımızın ortak kanaati olarak gündeme geldi. Bütün öğretmenler istisnasız, öğrencilerin herhangi bir bariyere takılmaksızın sınıf geçmelerinin kendi akademik birikimleri, itibarları açısından soruna sebebiyet olduğunu, öğrenci üzerine bu anlamda herhangi bir rehberlik yapamadıklarını söylediler. Bizatihi öğretmenler odasındaki bu talep, zaten kısa vadede almayı düşündüğümüz tedbirlerden bir tanesiydi.” dedi.
“Bu sınavlar ne zaman bitecek?” sorusuna yanıt veren Bakan Tekin, nihayetinde doğru olanın kademeler arası geçiş de dahil olmak üzere öğrencinin üzerinde sınav baskısını kaldıracak bir mekanizmanın kurulması olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dün 2023-2024 Eğitim Öğretim Yılı Açılış Töreni’nde bu konunun altını çizdiğini aktaran Tekin, “Sınav baskısından artık çocuklarımızı kurtarmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Bakan Tekin, “Nasıl yapacaksınız?” sorusu üzerine ise şöyle konuştu: “Bununla ilgili spekülatif bir şey olmasın diye detaylı şekilde hazırlıklarımız bittikten sonra konuşalım. Daha önceki kurgumuz şuydu; öğrencilerimizin kendi yetenekleri, kabiliyetlerini, uygun yaşlarda tespit edip bu kabiliyetlerine göre çocuklarımız ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarına yönlendirelim. Kabaca çerçevemiz bu. Dünyanın birçok ülkesinde bu uygulanıyor.”
Bu kapsamda velilere de çağrıda bulunan Tekin, “Velilerimizden ısrarla kendi önceledikleri meslekleri değil de çocuklarımızı yetkin oldukları meslekleri tercih etmeleri konusunda özgür bıraksınlar. Kendi hayalimizdeki meslekleri çocuklarımıza dayatmayalım. Çocuklarımızın kendi yetkinliklerini, yeterliliklerini, kabiliyetlerini ölçmek istiyoruz, bize destek olsunlar.” dedi.
“Okullarımızda kayıt ücreti, bağış, bunların hiçbirisi yok”
Millî Eğitim Bakanı Tekin, “Ödenekler ihtiyaçları karşılayacak seviyede olmadığı için mi okul kayıt paraları alınıyor?” sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu: “Şimdi burada iki konuyu belirtmek lazım. Bunlardan bir tanesi doğrudur, okul bazlı olarak gönderdiğimiz bütçe, okullarımızın ihtiyaçlarını belki asgari düzeyde karşılıyor. Yani oradaki eleştirilere katılabilirim. Okullarımızın, yani 74 bin kurumun asgari ihtiyaçlarını gideriyoruz ama her okulda farklı ihtiyaçlar ortaya çıkabilir. Onlarda da elimizden geldiğince destek oluyoruz. Biz bunu kesinlikle tasvip etmiyoruz. İkinci boyutu da çocuk adrese dayalı nüfus kayıt sitemine göre yani coğrafi bilgi sisteminin tanımladığı verilere bir okula kayıt yapma hakkı yokken okula baskı yapıp okul idaresine bu anlamda bağış teklifinde bulunan var. Velilerimizin çok yoğun baskısı var. Tüm bunlar beraberinde bu tartışmaları getiriyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Okullarımızda kayıt ücreti, bağış, bunların hiçbirisi yok. Böyle bir talepte bulunma hakları yok arkadaşlarımızın.”
Okullarda iki farklı idare olduğunu, birincinin bakanlığın görevlendirdiği okul yönetimi, ikincisinin de okul aile birliklerinin olduğunu aktaran Tekin, “Bazen velilerimizin aile birliği başkanı olduğu okulda aradığımız standartların üzerinde iyileştirme talepleri var. Bunu da yer yer kamuoyuna intikal ettiği şekliyle alıyorlar. Bunun denetimi, hani rutin veli denetimi gibi denetim yapma imkanımız yok ama burada şunu gayet iyi yapıyoruz. Bakanlık müfettişlerimiz bu konularda bize gelen şikayetleri hassasiyetle değerlendiriyor ve üzerine gidiyoruz bu konunun.” diye konuştu.
“Seçmeli dersleri azaltmadık, kaldırmadık ama kategorize ettik”
Bakan Tekin, “Seçmeli derslerde sanat ve dil alanındaki derslerin sayısının azaltıldığı din derslerinin süresinin arttırıldığı” iddiasının yöneltilmesi ve “Sanat tarihi dersleri duruyor mu?” sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Siz bir veli olarak seçmeli dersin müfredatta neden olduğu konusunda fikir yürütebilirsiniz. Yani seçmeli dersten kastettiğimiz şeyin acaba çocuğun akademik derslerinin aynısının devamı niteliğinde dersler alması mıdır yoksa çocuğumuzun sanatsal, sportif ya da benzeri konularda nefes alabileceği, kendi çocukluğunu yaşayabileceği, farklı ilgi alanlarına yönlenebileceği dersleri alması mıdır? Seçmeli derslerin mantığı burası. Fakat çocuğumuzun seçtiği seçmeli dersin üçünü de matematik, fizik, kimya diye seçmek, çocuğun pedagojik gelişimi açısından da problemli, okuldan soğumasına da sebebiyet veriyor. Biz dedik ki hani tamamen kaldırmayalım ama en azından bu derslerden sadece bir tanesini diğer derslerin takviyesi haline dönüştürelim. Yani seçmeli dersleri azaltmadık, kaldırmadık ama kategorize ettik. Dedik ki çocuğumuz yani matematik, fizik, kimyayı değil de seçmeli ders olarak bunlardan sadece bir tanesini seçsin. Geriye kalan iki seçmeli ders hakkını da başka alanlarda kullansın. İki kategoriye ayırdık. Bir tanesi, bu toplumun temel değerlerini yansıtacak derslerimiz var. Bir de kültür, sanat ve spor derslerimiz var. Bu derslerden de birer tane alsın dedik. Dolayısıyla seçmeli derslerden herhangi bir dersi sistemin dışına atmadık.”
Tekin, adabımuaşeret, Türk sosyal hayatında aile, spor eğitimi, sanat eğitimi gibi ilave seçmeli dersler koyduklarını ama bunların herhangi bir dersin yerine ikame edilmediğini söyledi. Sadece seçmeli dersler havuzunu kategorize ederek akademik dersleri, toplumsal değerlerle ilgili derslerle sanatsal ve sportif etkinliklerle ilgili dersleri ayırdıklarını dile getiren Tekin, öğrencilerin her kategoriden birer ders seçmelerini istediklerini anlattı.
Bakan Tekin, “Yabancı dili bir türlü niye öğretemiyoruz?” sorusuna, “Bu konu bizim yaramız. Ben iddialıyım, bu konu çözülecek.” şeklinde karşılık verdi. Bu problemin kaynağının ne olabileceğine ilişkin yaptıkları araştırma ve hazırladıkları raporlara değinen Tekin, bir öğrencinin eğitim öğretim hayatı boyunca aldığı toplam yabancı dil dersi süresi olarak OECD ortalamasının üstünde, iki katına yakın bir yerde olduklarını, materyal konusunda da problem olmadığını belirtti.
Tekin, yabancı dil öğrenmenin birinci koşulunun iyi bir ana dil eğitimi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Çocuk önce 4 beceri üzerinden ana dilini öğrenecek, sonra yabancı dille ilgili kısma geçeceğiz. Bizim projeksiyonumuz ilkokullarda ana dil eğitimi üzerine odaklanmak. En son yayınladığımız Ölçme Değerlendirme Yönetmeliğimiz de tamamen bunun üzerine odaklanmıştı. Test sınavlarının kaldırılıp yazılı sınavlara dönüşmesi vesaire… Akademik çalışmalarda eksik olduğumuzu düşündüğümüz hususlardan bir tanesi, yabancı dil eğitimini doğru yaş grubunda sunuyor muyuz? Ortaöğretim kurumlarına geldikçe yoğunlaşıyoruz. Bu da bir eksiklik. Bir de süre geçtikte çocuk merkezi sınavlara yani kademeler arası geçişteki sınavlara yaklaştıkça sınav stresiyle yabancı dil öğrenme baskısıyla hareket ediyor.”
Bakan Yusuf Tekin, Eris varyantı nedeniyle Kovid vakaları görülmeye başlarsa, okulların kapanmasının ve çevrim içi eğitime geçilmesinin söz konusu olup olmayacağına yönelik soru üzerine, “Artık okullarımızın kapanması, online sisteme dönmesi dediğimiz bir süreci yaşayacağımız bir dönem olacağına ihtimal vermiyorum. Biz bakanlık olarak okullarımızı sürekli açık tutacak ama bir taraftan sağlıkla ilgili tedbirleri alacak bir politika geliştireceğiz.” şeklinde konuştu.